Ayasofya hakkında bilinmeyenler..

38
0

Ayasofya, İstanbul‘un UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Tarihi Yarımada bölgesinde, kentin en gözde tarihi yapısı. Tarihi Yarımadanın eski şehir meydanında 360 yılında inşa edilen yapı Bizans İmparatorluğunun kente armağanı. 15 yüzyıl boyunca bir bazilika, sonrasında bir cami olarak kullanılan yapı, Cumhuriyet döneminde müze olarak kullanıldıktan sonra 24 Temmuz 2020 tarihinde yeniden camiye dönüştürüldü.

Tasarımıyla mimari dünyasının başyapıtları arasında gösterilen Ayasofya, boyutu ve mimarisiyle dünyada birçok ilkin de imzasını taşıyor. Ayasofya’nın yapımında tuğla, gümüş, mermer ve altın kullanılan yapıda Pagan, Ortodoks, Katolik ve İslam dinlerine ait izler bulunuyor.

Ayasofya (Azize Sofya Kilisesi), İstanbul’un Fatih ilçesinde, Tarihi Yarımada Bölgesinin merkezinde yer alan dünyanın en görkemli tarihi yapılarından biri. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında eski şehir merkezine inşa ettirilen bazilika planlı bir patrik katedralinden oluşuyor. 1453’te İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürüldü.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1934’te çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile müzeye dönüştürülen Ayasofya, 1935-2020 yılları arasında müze olarak hizmet verdi. 24 Temmuz 2020 yılında ise müze statüsünün iptal edilmesiyle tekrar cami statüsü kazandı.

Ayasofya’nın tarihi

Ayasofya’nın inşası ilk olarak Bizans’ın İmparatoru Büyük Konstantin döneminde başladı. Yapı, Büyük Konstantin’in oğlu II. Constantius tarafından tamamlandı. 360 yılında açılışı gerçekleştirilen kiliseye Büyük Kilise anlamına gelen Megali Ekklesiya adı verilmiş.

Geleneksel Latin mimarisinde tasarlanmış olan yapı, 404’te çıkan çatışmalar sebebiyle yakılarak tahrip edilmiş. İlk kilisenin yıkılmasının ardından imparator II. Theodosius aynı yere ikinci bir kilisenin yapılmasını emretmiş. Mimar Rufinos tarafından inşa edilen bu yeni yapı 415 yılında açılmış. Ancak 532 yılında çıkan Nika Ayakalanması sonucu bu yapı da yıkılmış.

İkinci Ayasofya’nın yıkılmasından sonra imparator I. Jüstinyen önceki yapılardan daha farklı ve daha büyük bir kilise inşa ettirme kararı almış. Jüstinyen kilisenin tasarımı için fizikçi Miletli İsidoros ve matematikçi Trallesli Anthemius’u görevlendirmiş.

Binanın yapımında Efes’teki Artemis Tapınağından, Lübnan’daki Baalbek Tapınağına kadar birçok tapınaktan getirtilen sütunlar kullanılırken, Anadolu’nun farklı yörelerinden gelen taşlar da kullanılmış. İnşasında yaklaşık 10 bin kişinin çalıştığı yapı adını kutsal bilgelik anlamına gelen aya ve sophos sözcüklerinin Aya Sofya olarak birleşmesinde almış.

Kubbe geçişi ve taşıyıcı sistemiyle mimari alanında önemli bir başyapıt olarak gösterilen yapının bir kısmı 553 ve 557 yılları arasında meydana gelen depremlerle yıkılmış. Restorasyon çalışmalarıyla tekrar yenilenen yapı yüzyıllarca Ortodoksluk patriğinin merkezi olmuş.

Dördüncü Haçlı Seferi sırasında, Venedik Cumhuriyeti’nin dükü Enrico Dandolo komutasındaki Haçlılar tarafından yağmalanan Aya Sofya’dan Hz. İsa’nın mezar taşından bir parça, Hz. İsa’nın sarıldığı bez olan torino kefeni, Hz. Meryem’in sütü, azizlerin kemikleri gibi birçok kutsal emanet ile bazı değerli eşyalar çalınmış. Bu dönemde Aya Sofya Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı bir katedrale dönüştürülmüş.

Son Bizans Dönemi’nde deprem yüzünden bazı kısımları çöken kilise, 1453’te İstanbul’un fethedilmesiyle camiye çevrilmiş. Adı yine Aya Sofya olarak kalan yapıya çeşitli Osmanlı padişahları tarafından 4 minare, bir medrese, bir imarethane, bir şadırvan ve hanedana ait türbeler de eklenmiş.

Yapıdaki en ünlü restorasyonlardan biri, II. Selim döneminde Osmanlı baş mimarı Mimar Sinan tarafından, diğeri Abdülmecit Döneminde Gaspare Fossati ve kardeşi Giuseppe Fossati tarafından gerçekleştirilmiş. Her iki dönemde de Aya Sofya depreme karşı geniş çapta sağlamlaştırılmış.

Cumhuriyet Dönemine gelindiğinde Aya Sofya’da Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle restorasyon çalışmaları yapılmış ve mozaikler ortaya çıkarılıp, temizlenmiş. Yapı 1934 yılında Bakanlar Kurulunun kararıyla müzeye çevrilmiş.

Ayasofya’ya nasıl gidilir

Ayasofya-i Kebir Camii, İstanbul’un Fatih ilçesinin, Sultanahmet semtinde Sultanahmet Camii’nin tam karşısında yer alıyor. Bizans Döneminden kalan İstanbul’daki en önemli yapı olan Ayasofya’ya en kolay tramvay ile ulaşabiliyor.

Tramvayla Ayasofya’ya ulaşmak için Kabataş, Bağcılar ya da Cevizlibağ yönünden kalkan tramvaylara binip Sultanahmet durağında inmeniz gerekiyor. Bunun yanında İstanbul’un çeşitli yerlerinden kalkan Cankurtaran ya da Ahırkapı duraklarından geçen otobüslerle de ulaşım mümkün. Ayrıca otobüsle ya da vapurla Eminönü’ne gidip Sultanahmet yönüne giden tramvaya aktarma yapma şansınız da var.

Ayasofya, dünyanın en eski ve en dikkat çekici yapılarından biri. Pek çok dine ev sahipliği yapmış tarihi, etkileyici tasarımı ve muhteşem mimarisiyle ziyaretçilerini bekliyor.

Share your thoughts...

Bir cevap yazın